
Dedenin hikâyesini anlatmak istemezdim sana.
Hısım akrabanın ve ahvali kendinden menkul bir zamanlar özgürlük teraneleriyle aldatılmış bu milletin hazin öyküsünü.
Anlatamam da. Anlatmak istemiyorum buradan.
Bir önceki mektuplarımı tekrar gözden geçirirsin artık bu mektubu okuduktan sonra.
Doğru mu?
Senin baban olmama hasebiyle her dediğimin doğru olduğunu, ‘babalar yalan söylemez, yanlış etmez’ lafına sığınarak sana bir şeyler anlattığımı sanma sakın.
Atasözlerinin azizliğine inanırım ve bilirsin ki baban ‘eski’ ne varsa hayrandır ona.
Sen annenin kucağında, doğal olarak en güvenilir limanında keyif yaparken inşallah bir gün dönüp baktığında maziye, bu ülkenin henüz sen daha ilk yaşını doldurmadan ne kadar hazin bir süreçten geçtiğini okuyacak ve bu süreçte yaşananların görsellerini seyredeceksin.
Merak etme, babandan da birkaç kare fotoğraf o günlerden yadigâr kalacak sana.
Bu toprakların insanlarının dini hassasiyetlerini sevgi, kardeşlik, hoşgörü, istiklal marşı ve uzun senelerin verdiği o ezik kalmışlık duygusunu yurtdışındaki okullarla yüceltme hokkabazlığını kullanarak, herkesin dediği gibi demeyeceğim, bu topraklardan çıkmamış ve aslında bu ülkeye ve bu millete hainlik etmeyip, tasmalarını tutan el sahiplerinin verdikleri görevi icra etmiş insanların oluşturduğu topluluk mefhumu altına saklanmış bir terör örgütü, insanın havsalasının alamayacağı bir şekilde öncelikle darbe olarak görülen, aslında vatanımızı işgale hazırlık sürecine sokacak bir girişimde bulundu.
Son yazılacak cümleyi buraya yazayım; milletin feraseti, cesareti yani topyekûn kahramanlığı aldıkları bu haince görevi çok şükür akamete uğrattı.
Keşke hiç yaşamasaydı bu millet bunları da anlasaydı fakat sanırım hem devletin belli kesiminin, hem de insanımızın ciddi bir çoğunluğunun bu ‘hizmet hareketi’ adı altında büyümüş örgütün ne menem bir musibet olduğunu anlayabilmesi için böyle bir sarsıntı geçirmesi gerekiyormuş demek ki.
Zira ülkede kargaşa çıkarma adına son bir kaç senedir düzenledikleri her olay neticesinde dahi bu milletin en azından bir kesimi onlara hala sempati ile bakıyordu.
Bu gerçeği de sana yazdığım bu mektupta not düşmek isterim.
İnsanların uzun senelerdir bu gruba inanmalarının ve en değerli varlıklarını bu grup mensuplarına teslim etmelerinin bir sebebi vardı. Hem biz öğrenemedik dinimizi onlar öğrensin iyi niyeti, hem de dünyalarını kurtarmaları…
Fakat öyle olmadı. O teslim ettikleri minik yavrulardan, çok değil en fazla, 25-30 sene sonra robotlaşmış bir hale gelerek komşusunu, eşini, dostunu, akrabasını yani kendi milletini öldürebilecek canavarlar çıktı.
Ehli Sünnet İslam Âlimlerinden süzülmeyen içi boş, kalpleri de zihinleri de berrak Müslüman çocuklarının hem dünyasını hem de ahiretini çalacak dini bilgilerle donatılmasına zemin sağlayan ebeveynler de memleketin içinde bulunduğu hazin halden sorumludur ve tövbe etmeleri elzemdir.
Çocuklar babasız annesiz kaldı Oğlum. Anne babalar evlatsız. İsanlar eşişiz, kardeşsiz, komşusuz kaldı. Tüm Müslüman coğrafyalarının neredeyse tamamında her gün olanların küçük bir sahnesi o gece yaşandı.
O güzel insanlar gelecek yıllara ve nesillere ibret ve misal olmak adına Allah-ü Teâlâ’nın ihsan ettiği bir lütuf olarak inanılması güç bir şekilde tank toplarının, zırh delici mermilerin, birazdan ezilebileceğini bilmesine rağmen o koca koca, içindekiler tarafından vatan evlatlarına kin kusulan o devasa araçların önüne çıktılar ve göğüslerini vatanımızın selameti için siper ettiler.
Senin gibi, senden büyük ve belki de henüz bu dünyaya ‘selam’ edememiş nice yavrular başsız kaldı.
Babalarından duyacakları bir selamın hasretiyle bir ömür sürecekler. Babalarının kahramanlıkları, devletin sarmalaması onları asla o geceden bir önceki gün gibi olmasını sağlayamayacak hayatlarını fakat rütbe gibi taşıdıkları o şehit evladı olmanın makamı ve gururu bizler için geleceğimiz adına bir mihenk taşı olacak.
Dedelerin ömürlerini darbelerle geçirdi, böyle bir ömür sürmek kaderlerinde vardı.
Baban ise ‘post’larını gördü. Bu tecrübeleri tattı. Sen ise daha yaşını doldurmadan, ne yazık ki, darbe adı altında bu memleketin işgal edilmesine zemin hazırlanması için yapılan kalleşliğin şahitlerinden oldun.
Yeter mi?
Biter mi?
Yeter Oğlum. Fakat bitmeyecek. Bil isterim.
Sen Ehli Sünnetin bayrağını taşıyan neferlerden bir kul olduğun sürece… O mukaddes İslam Sancağını ve vatanımızın şanlı bayrağını bükülmez bir şekilde tutan ellerden biri olduğun sürece bu kutlu mücadele bitmeyecek.
Baban ise…
Dua bekliyorum Oğlum.
Misafir