
Herkese hep romantik, hep efsane geliyor. Fakat hakikaten Türk'ün cesaretinin, yürekliliğinin bir misli yok.
Ondaki vatan sevgisinin emsali yok!
Akılla çözülecek birşey değil. Sizin de nefesiniz daralıyor mu bu mevzuu böyle düşünürken. Ben dişlerimi sıkıyorum, gözlerime yaş hücum ediyor...
Daha evvel fazla film, özellikle de fazla Türk filmi izlemediğimi yazmıştım.
Hele tarihi...
Hele askeri...
Hani demiştim ya, "Kahramanlar leyla/mecnunculuk oynuyor. Hocaları şarapçıdan bozma meczubu andıran ihtiyar.
Analar bacılar fettan".
Tavsiye üzerine Dağ 2 filmini izledim.
Her şeye rağmen, nihayet dedim.
Nihayet, izlenmeye değecek bir film yapılmış.
Sinema eleştirmeni değilim. Öyle özel efekt, kurgu, vs.'den de anlamam. Sadece seyirci olarak bu film hakkındaki fikirlerimi ifade etmek istiyorum.
Oyunculuk mükemmel.
Bazı sahneler hakikaten gerçeğini aratmıyor.
Hissiyatı doruğa çıkaran kısımlar...
Bir tanesi, Eşref'in vurulduktan sonra Arif'e, "Beni kalkan yap!" demesi... Hangi mantıklı izahla mutmain olabilirsiniz bu sahnede? Olamazsınız! Akılla anlaşılabilmesi mümkün değil.
Esir olan kızın komutana ağlayarak dua edip sarılması...
Keskin nişancının şiirleri... Şahane düşünülmüş.
Kimileri diyor; vay arkadaş, o kadar kişi ikiyüz kişiye nasıl karşı koydu?
Arthur ve şovalyeleri saksonlara nasıl karşı koydularsa öyle... Onlar süper film, kült film. Tabi tabi...
Tüm ekibi tebrik ediyorum.
Tabi bazı sahneler de üzmedi değil...
Bir kere; bilmem kaç yıl, meşakkatli eğitim ve sonrasında operasyonlardan çıkmış, vatan için ölümü sevgili edinmiş bir komutanın vicdanına, bacaksız bir gazeteci-yazarın, klasik edebiyat ifadeleriyle seslenmiş ve uyandırmış olması hayal kırıklığına uğrattı beni. Fetih 1453'deki gibi hani... Koskoca fetih bir kadının gazıyla nihayete eriyordu ya... Anlatanların yalancısıyım. Hamdolsun izlemedim.
Müezzin olmak isteyip de sesi güzel olmadığı için olamayan Arif, manidar bir mesaj verdi. Bu kulaklar ne ezanlar duydu.
Şehid olan askerlerin en azından bir tanesi kelime-i şehadet getirebilirdi.
Vatan sevgisi imandandır, unutulmasın.
Aman burada farklı manalar çıkmasın.
En büyük müştereğimiz vatan sevgimiz, bunun şuurundayız. Bu şuurla binlerce yıl her köken, millet ve dinden insanlar barış içinde yaşamış, yaşadı, yaşayacak!
15 TEMMUZ'da da bunun kabak gibi misalini gördük. Meyhanedeki ayyaş da koştu, camideki sofi de.
Benimki, hani, herkes gezmeye giderken siz evde olmak zorunda kalırsınız, içinize bir hüsran, bir küskünlük çöreklenir. Hah, işte tam bu hislerle yazıyorum bunları. Kimsenin görüşünü/hayat tarzını eleştirmek ve kötülemek değil maksadım. Sadece beklentilerimi ifade etmeye çalışıyorum.
İçki sofrasında vatan sevgisi dolu iki yiğit...
Zina eden vatan sevgisi dolu bir yiğit...
Harâm işlemek ayrı...
Küfre düşmek ayrı...
Farkındayım.
Bir tanesi mi din diyanet işlemez, tatbik etmez?
Ben üzülüyorum.
Benim vatanım için ölen, ölümü göze alan askerimi anlatacaksınız, benden hiçbir parça olmayacak?
Olmaz!
Ben buna içerlenirim!
Misafir