Öncelikle şehitlerimize rahmet, yakınlarına baş salığı, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Geçen gün meydana gelen hain saldırı sonrasında gördük ki terör sadece teröristten meydana gelmiyor. Uzun zamandır devletin başını yemeye heves edenler, ülkemiz ve milletimiz için elim bir hadise de yine işbölümleriyle vuku buldular.
Çözüm süreciyle beraber Anadolu'nun İslam kardeşleri olan türk ve kürt milleti tekrardan bu mazlumların coğrafyasında aynı potada eritilmesi hedeflendi. Riskler belli idi. Bu aziz gayenin önünde pkk belası bulunmakta idi. Açılım süreciyle (gidişatı ve adımlar tartışılır) kürt kardeşler hem devlete ısınacak hemde ümmetin ayağı olarak millet olarak kaynaştırılacaktı. pkk tabi ki de engel olacaktı, ama kürt halkı açılım ile beraber barışın önünde ki engel pkkdan desteğini çekecekti.(bunun hedeflendiğini düşünmekteyim). Yine pkkye destek veren dış unsurlar malumdu ve kesintisiz 30 küsur senedir pkknin kapı gibi arkasında durmaktalardı. Buna önlem alınabilirdi. Ama bu coğrafya ve insanlığın kanayan yaralarından biri olan Suriyede ypgnin durumu hesaba katılmamıştı. Gizliden destek verilen pkk-ypg dünya adına deaş ile savaşıyorum diyerek emperyalist ve siyonistlerin açıktan desteğini alarak ve çözüm sürecinden yararlanarak bölge halkını sindirdi.
Bunun öncesinde bir vakaa daha meydana geliyordu. Mevcut hükümetin destekçisi gözüken paralel yapı uluslar arası konjöktürün büyüyen Türkiye ve mimarına karşı cephe alması ile beraber safını ani bir manevra ile değiştirdi. Gizli saklı devlet içinden savaş ilan eden paralel yapı, devletin gösterdiği karşı refleksi kendi lehine kullanarak tabanını bu millete düşman etti. Ve yine bahsettiğimiz uluslar arası konjöktürden darbe süreci için başrolü kaptı. Keskin saldırılarla milli iradeyi deviremeyen paralel yapı geri çekilip başrolü devretmek zorunda kaldı. Başrolü kapan pkkyi önceleri eleştiriyor gözüken paralel yapı devlet içi yapılarıyla, medyasıyla, algısıyla, abisi ve ablasıyla muazzam destek çıkmaya başladı. Tekrar başrol olma için midir yoksa yardımcı rolü sevmiş midir bilemeyiz. Belki de yılların geri plan oyuncusu D. medyayı örnek almıştır. Terör saldırısı anı ve sonrasında d. medya ve paralel yapının ahenkli çalışması kimsenin gözünden kaçmamıştır. Yalan algılarla teröre verilmesi gereken tepkiyi kin katarak ve ustaca milletin ve devletin başına yöneltmeleri düşündürücüdür. Asıl düşündürücü olan sayısı azımsanmayacak insanın bu oyuna gelmesidir. Bu milleti bu duruma getiren düşünme kabiliyetini yani beynini kullanılamaz hale getirip gözü kin ve nefret bürümüş anlı haline getiren, millette yoğun ahlak erozyonu meydana getiren medya mıdır bilinmez. (mühteşm yuzyıl, aşlı memnu v.b.)
Şu an herşey çözüm süreci ve sonrası barış için siyasi hayatımı kaybetmeye hazırım diyen bir lider etrafında cereyan ediyor herşey. Bir araya gelmez denilen kim varsa şuan birlikte. Tüm güçleriyle saldırmaktalar. Görünen vaziyet şudur ki bu mesele sadece bizlerin meselesi değil. Gelişen olaylar dikkatle irdelendiğinde bu mesele uluslar arası bir meseleye dönüşmüş bulunmakta. Tarihin ilerleyen dönemlerinde önemle iştigal edecek bu meselede yaşadığımız süreç bizi doğal olarak taraf belirleyip saf tutmaya zorluyor. Washingtona, Lonraya, Berline, Tel Avive ve Tahrana baktığımızda acımasız bir şekilde bu millete, değerlerine, hedeflerine ve seçimlerine taarruz edildiği görünmekte. Ve bu saydıklarımıza bakacak olursak savaş diye nitelendirebileceğimiz bu amansız mücadele haç ve hilalin savaşı ve daha önemlisi hak ve batılın savaşı olarak adlandırılabilir.
Bundan yüz sene sonrası için çocuklarımıza, torunlarımıza ve gelecek nesillere tekrar büyük pişmanlık bırakmamak dileğiyle, Kalın sağlıcakla..
Paylaşımı nasıl buldunuz?
Misafir