
Hepimizin malumu olduğu üzere, son yıllarda “Srebrenica Soykırımı” anılırken ya da Bosna’da bulunan her toplu mezar haberinden sonra bir kelebek ve bir bitki ön plana çıkıyor. Aslında Adli Bilimlerde bitkilerden ve böceklerden yararlanmak yeni bir şey değil, ancak bizde yeni yeni gündeme geldiği için pek bilinmiyor. Böcekten, sinekten ve polenden ölüm zamanı tespit edilebiliyor ya da Bosna’da olduğu gibi hayvan davranışı takip edilerek toplu mezarlar bulunabiliyor. İşte ben de bu yazıda, toplu mezarların bulunmasıyla ilgili o kelebek ve bitkiden biraz dedektiflik yaparak -umuyorum ki başarırım- bahsetmek istiyorum.
Daha önce burada birkaç tane bitkilerin tozlaşmasıyla ilgili yazı yazmıştım. Merak edenler profilimden bakabilir. İşte o yazılarda da belirttiğim gibi, bitkiler döllenmek için hareket edemez; yeni alanlara kendi başlarına gidip yayılamaz. Bunun, başka yoldan yerine getirilmesi gerekir. Kimi bitkiler tozlaşmada rüzgâr veya sudan yararlanır. Bitkiler ayrıca, hayvanları kullanacak şekilde başka stratejiler de geliştirmiştir. Çiçekli bitkiler, tozlaştırıcı hayvanları gösterişli ve kokulu çiçekleriyle kendilerine çeker.
Aslında bitkiler doğanın simyacılarıdır; bitkiler su, toprak ve güneş ışığını değil imal, idrak etmesi bile insanoğlunun yetilerinin çok ötesinde olan bir dizi değerli maddeye dönüştürme uzmanlarıdır. Bitkilerin kimya ve fizikteki keşiflerinin çoğunun sonuçta bize de faydası oldu. Besleyen, şifa veren, zehirleyen ve duyuları hoşnut kılan kimyasal bileşimler de, bizi canlandıran, uyutan ve sarhoş eden başkaları da, hayret verici bilinç değiştirme gücüne sahip birkaç tanesi de bitkilerden gelir. Bitkilerin yukarıdaki özelliklerine Bosna Soykırımı’ndan sonra bir tane daha eklendi; toplu mezarların yerinin tespit edilmesi.
Bitkiler bunca çok sayıda karmaşık molekülün reçetelerini hazırlayıp, sonra da onları imal etme zahmetine neden giriyor? Önemli bir neden, savunma. Bitkilerin ürettiği kimyasal maddelerin çoğu, başka yaratıkları onları kendi hallerine bırakmaya mecbur etmek üzere oluşturulmuş mekanizmalardır. Ölümcül zehirler, kötü kokular, yırtıcıların aklını karıştırmak için toksinler bu mekanizmanın ürünüdür. Ancak bitkilerin yaptığı diğer maddelerin çoğunun da tam tersi bir etkisi vardır; arzularını kışkırtıp tatmin ederek, başka yaratıkları kendilerine çekerler.
Bitki yaşamının aynı büyük varoluşçu olgusu, bitkilerin neden diğer türleri hem iten, hem çeken kimyasal maddeler yaptığını açıklar: hareketsizlik. Bitkilerin yapamadığı tek önemli şey hareket etmek, ya da daha doğrusunu söylemek gerekirse, bir yerden başka bir yere gitmektir. Bitkiler onları avlayan yaratıklardan kaçamaz; ayrıca yardım almaksızın yerlerini değiştiremedikleri gibi, alanlarını da genişletemezler. Bitkiler hareket edemez ama bekleyebilirler.
Ancak beklerken de boş durmazlar. İşte bu süreçte, bitkiler besin maddelerinin birçoğunu topraktan alırlar. Topraktan aldıkları bu besin maddeleri çürümekte olan diğer canlılar ve onların artıklarıdır. İnsan bedeni de toprağa karıştıkça işte bu bitkilerin besin maddelerinin zenginleşmesini sağlar. Bilimsel adı Artemisia vulgaris olan ama daha çok “Misk Otu” olarak bilinen bitki de bundan en çok faydalanan bitkilerin başında geliyor. Bosna’daki birçok toplu mezarın bulunduğu bölgede de bu bitkinin yoğun bir şekilde olduğu fark edilmiş. Bitki bu konuda yalnız değil; ona yardımcı olan bir de kelebek var.
Yazının kelebekle ilgili kısmına geçmeden önce Eşkıya filminden küçük bir alıntı yapalım. İzleyenler bilir; Cumali’nin ölüm sahnesinde şöyle bir diyalog yaşanır: “Korkma sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin, oradan özüne ulaşacaksın, çiçeğin özüne bir arı konacak, belki o arı ben olacağım.” (https://www.youtube.com/watch?v=k--DL4FQons)
Bizde son yıllarda artan bir ilgi olsa da tozlaşma konusu çok biraz geri planda kalmıştır. Ama bu dışarıda çok ilgi çeken ve araştırılan bir konudur. Hatta şöyle bir anekdot aktarayım; İngilizler, o üzerinde güneş batmayan imparatorluğun askeri gücünün Bombus arısından geldiğini söylerler. (Bombus için bakınız: https://tr.wikipedia.org/wiki/Bombus) Hikâyesi şöyledir: Kırsal kesimde tek başlarına yaşayan yaşlı kadınlar kedi besler, kediler civardaki tarla farelerini öldürürler, fareden boşalan yuvaya Bombus arıları yerleşir ve burada çoğalan Bombus arıları civardaki bitkilerin tozlaşmasını sağlarlar, tozlaşma sonucunda oluşan daha kaliteli yemleri yiyen büyükbaş hayvanlar daha semiz olurlar ve bunlarla beslenen askerler de daha güçlü olurlar ve daha iyi savaşırlar.
İşte kelebek de Bosna’da toplu mezarların bulunmasında büyük bir katkı sağlamış. Tabi ki kelebekler bu katkıyı tozlaşma stratejileri sayesinde yapmışlar.
Kelebekler, çiçekleri gözleriyle bakarak bulurlar. Üzerine konduktan sonra çiçeğin iyi bir nektar kaynağı olup olmadığını anlamak için ayaklarıyla ve antenleriyle kokusunu alırlar. Kelebeklerle tozlaşan çiçekler, büyük ve gösterişli, güzel kokulu ve pembe, mavi, mor, kırmızı lavanta renklidir.
Kelebekler polenleri sindiremezler, bu yüzden nektarı polenden daha çok tercih ederler. Kelebeklerle tozlaşan çiçeklerde, dar tüp ya da dikenli yapının içinde gizli olarak bulunan nektar alabilmeleri için basit nektar rehberleri vardır. Kelebekler bu şekilde bulunan nektarı, uzun dillerini dar tüp ya da dikenli yapının içine uzatarak alırlar. Kelebekler sahip oldukları bu uzun dil sayesinde dar ve derin yerlerden nektar emebilirler.
Bilimsel adı Polyommatus icarus olan ancak yaygın olarak bilinen ismiyle Mavi Kelebekler de nektar aramak için Artemisia gibi yukarıdaki tanıma uyan çiçekleri olan bitkileri tercih eder. Kelebeklerin bu davranışını bilen bilim insanları da işte bu toplu mezarların ortaya çıkarılmasında, kurulan komisyona yardımcı olmuş ve böylece birçok toplu mezar da ortaya çıkarılmış.
Yani her ne kadar medeni Avrupa, kıtanın orta yerindeki soykırımı, ölümleri, tecavüzleri, toplu mezarları görmemiş, duymamış ve bilmemiş gibi yapsa da bir kelebek ve bir bitki bu vicdansızlığa daha fazla sessiz kalamamış…
Başta Srebrenica soykırımında olmak üzere, savaş sırasında hayatını kaybeden tüm Boşnaklara Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun…
Misafir